Wednesday, July 15, 2009

Kimin sehri?

Bir sehri oldugu gibi sevebilir miyim diye dusunuyorum sabahtan beri, deli bir firtina ve ardindan sagnak bir yagisla birlikte Nisantasi yollarina dustugum sirada. sari dolmuslara binmeyi bile ozledim, ucuran soforleri de. Her ne kadar mutsuzlugu dolayisiyla da suratsizligi beni uzse hatta kalbimi kirsa da soforun, o dolmusta "karsi"ya gecmek ne kadar da buyuk bir keyifmis. Erenkoy - Taksim arasi yolculuk uc kaza sahitligi, sayisiz serit degistirme cambazligi, soforun uzun cep telefonu muhabbeti ile koprunun de acik olmasinin yardimiyla kisa surdu. Sagnak yagis esliginde Nisantasi dolmusundaki son koltuga binmek istemem ise onume zarrrt diye atlayan bir kadin sayesinde basarisizlikla sonuclandi. Kibarca da olsa birsey soyleyemedigim icin kisa bir afallama sonra da kendime kizma hissiyati ise kisa surdu. Salak salak kadina bakip, dolmusun hizla basip gitmesiyle arkadaki bos dolmusa atlayiveriyorum Uzun zamandir denial'da oldugum kendi ulkemde yabancilik durumu ise ortaya aniden cikiyor.

New York'ta olsa bir panter atikligi ile hakkimi cemkirebilecek olan ben, burada salak salak bakiyorum. Dun aksam da otoparktan cikarken 10 milyon ya da YTL, TL her neyse eksik aldigim paranin uzerini gayet salakca cantama tikistirip bir de gorevliye cok sagolun, iyi aksamlar yaglama ballamasindan sonra, eksikligi arkadasimin dikkati sayesinde farkina vardim. Her Kadikoy yolculugundaki farkli ucret uygulamasina suskunlugum ise cabasi. Artik buradaki tepkileri unutmusum. Ya sofor bana ters bir cevap verirse hatta bagirirsa ya da O'nu acaba utandirir miyim o kadar yolcunun icinde dusuncesi beni birsey soylemekten alikoyuyor. Dilimde bir tutukluk ki, o tutukluk, beni bilenlerin, duyanlarin bazen rica minnet bazen de ciddi uyarmalari ile siklikla arzu ettikleri birsey. Konusma acizi kesildim, yorum yapamama, elestirememe filan falan. Ulkeme mi bok atmak istemiyorum, yoksa ondan kotu ayrilmak mi onu ben de bilemedim. Fiziksel olarak cok degisen birsey yok biraktigimdan beri ve her yilki gelis gidislerimden cok fazla bir anormallik gozume carpmiyor. Sadece bir yil gordugum dukkan, ertesi yil baska birsey olmus. Bir restoran acilmis digeri kapanmis. Manyakca bir sirkulasyon. Ama bariz bir sekilde dikkatmi ceken sey insanlarin mutsuzlugu, suratsizligi ya da uzgunlugu. Soforler, yolda yuruyen gencler, evdeki insanlar, benim gordugum herkes neredeyse. Birsey soylemeye cekiniyorum, espri filan yapmak cidden urkutucu benim icin. Kendimi tutuyorum sakin sakin durmak icin, yanlis anlasilmak en buyuk korkum cunku.

Nisantasi'nda Bahar Pastanesi hala yerinde, ohhhh ne kadar da guzel. Karisik pizza ve aycoregi aliyorum, tikiyorum agzima Tesvikiye Caddesi'ni boylu boyunca yururuken. Sonra bos bir magazanin caminda Fuaye Cafe yazisini goruyorum. Aklima tabii Orhan Pamuk ve Masumiyet Muzesi geliyor, roman boyunca bitmek tukenmek bilmeyen Fuaye'deki yemekler. Assk Cafe'de cook eski arkadaslarimla, 11 yasindan beri tanidigim artik bebeleri olan arkadaslarimla bulusuyorum. Kahve ve sigara esligindeki eski gunleri konusmak bu sehre olan aidiyetimi hatirlatiyor bana, cunku unutmusum. Unutmak hayattaki en buyuk korkum. Sevdigimi, severek gordugumu ya da gorup kizdigimi, kizip affettigimi unutmak, ilk gencligimi, simdi salakca gelen ama o zaman ne kadar da onemli olan sacmaliklari, konustuklarimizi, yasadigimi unutmak. Iste bu sehir bana butun bunlari yeniden hatirlatiyor bugun itibariyle.

Unutmusum iki yildir ya da son sekiz yildir yavas yavas aslinda unutmadim sandiklarimi. Hatirlamak ise cok guzel, manyak bir duygusal tatmin sonrasinda gelen duygusal bosalma. Ama tabii kafanin icine de saglam tarafindan etme durumu. Burayi birakip geri dondugunde yine bir ait olamama, isteyip de basaramama haletiruhiyesi. Yillarca bu duygu yedi bitirdi beni. Bir sehir bu kadar mi agzina edebilir insanin yoksa aslinda sucladigim sehir degil de buyumek, yaslanmak mi gizliden.

Yillar once bir arkadasim icin bir sarki yazilmisti ya da siir yanlis hatirlamiyorsam "Istanbul Senin Sehrin" diye, iste simdi aklima o geldi, Istanbul her zaman benim sehrim bana kimse oyle birsey yazmamis olsa da. Suratsiz, lanet, zor ama sevilesi ve cok cok sevdiklerimin, vazgecilmezlerin, ilklerimin sehri. Vallahi seviyorum seni.

Monday, July 13, 2009

Yildizlardan fal tuttum o tarafa

Ayse Arman karsi mahallenin tadina bakmak istemis, ne hissediyorlarmis, nasil giyinip, nasil sosyallesiyorlamis filan. Cok onemli bir habercilik olayi buyuk cesaret, tipki kendisinin seks olmayan ama seksi olan resimlerinde gosterdigi cesaret gibi. Hele Fatih'te Ismailaga Caddesi'nde bir at edasiyla, artik kacinci sinif oldugunu bilemedigim muhtesem ayakkabilariyla kiritirken ve pisliksiniz lafini yerken de bayagi bir takdirlere sayan olmus kendisi cesaret ornegi olmasi babinda yani. Cok korkmus, hizli adimlarla dumduz yurumusler, yedikleri lafin haddi hesabi yokmus haciyagi satan dukkanlarin onunden gecerken. Bir de turban takanlarin soyledikleri gibi turban yuze, goze vurgu yapiyormus lafi hic de gercekci degilmis, kimse ona bakmamis turban varken kafasinda, eskiden bir enerjisi varmis, ezelevvel herkes bakarmis Ayse Arman'a. Ayyy midem kalkti okurken yazdiklarini. Bu kadar mi manyaklik olur ya? Ne kadar kendini begenmis bir insansin sen, ne kadar simarik, ne kadar da her bir boktan anladigini sanan cok onemli bir habercilik ornegi sundugundan emin, cok da tarafsiz yazdigini zanneden bir kisiymis diye dusunmeden kendimi alamiyorum.

Turbanlilari ya da herhangi bir kimseyi savunmak degil benim derdim. Ama o taraf, bu taraf kavgasi, sizin otel, benim cafe muhabbeti yuzunden ne kadar da ulkemizin, muhabbetlerimizin, hayatimizin icine ettigimizin farkinda degiliz. Arkadaslarim evime geldiginde annemle babamin muhabbetinin besinci dakikasinda o tarafin ne kadar ahlaksiz, serefsiz, yiyici ve pislik olduklarini duymaktan icime fenalik geldi. Bu taraf cok namuslu, demokrat, hic yemeyici ya tabii. Ilk ayrimciligi onlarin baslattigindan tut da o ciplerde, luks apartmanlarda artik onlarin oturdugunun virvirlanmasindan, ne kadar da kotu giyindiklerine kadarki o tarafin elestirisi artik ziyadesiyle canimi sikiyor.

Buyuk gazeteci, roportajci, unlu gelin, Dubai prensesi hic gormedi mi acaba Nisantasi'nda, Bagdat Caddesi'nde fink atan yapma sarisinlarin yanlarindan gecen turbanlilara ne kadar da mideleri bulanarak baktiklarini ya da girmeyi planladiklari restoranlarda iceride turbanli var diye yemekten vazgecen super entellektuel, demokrat Turklere rastlamadilar mi? Ben cok rastladim, hergun rastliyorum hatta. Mazallah bir turbanli gecmesin cok shik haliyle ya da luks arabasi, cantasi ile yanimizdan, yanimdaki cok zeki, kulturlu, sosyal seviyesi son derece yuksek mukemmel(!) erkek ve kadin cevremden istisnasiz pek de olumlu olmayan, kendisine soylense alinma seviyesi bir hayli yuksek olacagindan emin oldugum, dotu yemedigi icin dusuk frekansli sarfettigi sozlu tacizlere cok alistim ben son bes alti yildir. Bitmek tukenmek bilmeyen turban elestirisi. Ama sonu hep ekonomik seviyeye dokunan, artik kiskanclik oldugundan emin oldugum ipe sapa gelmeyen nevrotik konusmalar, Istanbul gidis ve gelislerimin anafikri oldu. Ne yaptin Istanbul'da, turban tartistim over and over again!

Biraz daha saygili, biraz daha yapici olabilsek hayat ne kadar da az depresif olur bence. Turban artik bir gercek, kacinilamayacak bir gercek. Kabul etmekle zorunlu oldugumuz bir gercek, kiskanmadan, laf ve bok atmadan, igrenmeden yasayabilsek birlikte o zaman belki o taraf bu taraf kaygi ve kavgasi birbirini daha iyi anlamaya yol acmaz mi?
Iki tarafindan icindeki nefret bir nebze olsun azalmaz mi? Buyuk sair Sezen ablamizin Roman Kizi'nda beynime siringaladigi gibi, "O taraf bu taraf kalbimizi kirdilar offffff" , off ki ne off yeter ulan o taraf bu taraf kavgasi der turbanli turbansiz her bir kesimi operim.

Friday, July 10, 2009

Show me a smile then, don't be unhappy

40 derece sicakta dusunurken eski yazdiklarima baktim. Yaklasik 1.5 ay once bizim buralar diye bahsettigim simdiki bizim oralarin bok kokulu, bitmez tukenmez gri havasinin ne kadar ic kararttigini yazmisim. Bana da yaranmak ne mumkun? Aha da bana sicak hava, gunluk ve dahi guneslik bir hava bu da olmadi, baska ne verebilirsiniz seklinde, bol ve de havadar etekligimi sallandirarak ev koridorunda dolaniyorum. Iceride yanlis bir programa katildiklarindan kesinkes emin oldugum straplezli, ekleme sacli uc assolist cakmasi (bu terimi bir yerde kullanmam gerekiyor moda oyle) ve hafif davarimsi iki adamcagizdan olusan dort kisilik Yemekteyiz programi var, annem pur dikkat seyrediyor. Dun deniz borulcesini yapmislar bugun biz de aynindan yemek serefine eristik diyemiyorum ben yiyemedim maalesef. Icim alamiyor.


Dun aksam ust duzey manyak Didem IQ sinirlarini yine saglam zorladi. Onunla olmak her zaman bir challenge aslinda zevk olmasinin yaninda. Hep yenilenerek donuyorsun evine, ayrilmaya zorlanarak ya da ayrilmak icin can atarak. Simdi bunu yazdim diye kizar ama oyle. Iki ucu boklu degnek diyecegim gibi gelse de demek istedigim aslinda iki zit uclarda dalgalana dalgalana gecer hayat Didem'le. Bir cikar ortaya yuksek dozlarda verir, sonra yok olur alti ay Didem'in esamesi yok ortalarda, bekle dur ciksin abuk bir zamanda. Her ciktiginda yine eski dozlarda verdigi icin bir alisma, kendine gelme sarsintisindan sonra biraktigin yerden devam edebilme durumu guzel tabii.

Didem ikilendi artik. Kendisinin cuce ve mavisi turemis. Saclarini sallandirarak, etekleri kivirtarak dolaniyor evde. "Mama mia here I go again, my my how can I resist you" sarkisi ile karsiladi beni iki yil sonraki ilk bulusmamizda. Asik olmamak mumkun degil dedim ben bu cuceye, gerci bes yil sonra beni gecer ayaklara bakilacak olursa ama simdilik daha kucuk kivamda. En cok ayaklarimi begenmis oyle soyledi, ben de cok memnun oldugumu soyledim kendisine bir ayak fetisi olarak. "Sagolasin Nil Magali kadindan anliyorsun" demek istedim ama anasindan ve kendisinden firsat bulamadan diger bir konuya yani sparkling pinke ve odasindaki o tondaki objelerden bahsetmeye gectik. Biraz sonra benim erkeklerim sandigi ,her nedense, Didem'in beklenen arkadaslari geldi ve Nil Magali o andan sonra koptu. En favori erkegi olan mavi gozlu cocugun kucagina kurulmak ve elini omzuna atmak suretiyle uzak diyarlara dogru bir dalisa gecti. Didem'den daha bahsedemiyorum yasakli konular koydu bana biraz once, ehh saygi gosterek bari! Ekmezse yarin havuza gidecegiz bakalim heyecanla bekliyorum sonucu.

Simdi True Colors caliyor, en sevdiklerimden biri, Cyndi Lauper degil Phil Collins'ten.
"I see your true colors
and that's why I love you
so don't be afraid to let them show
your true colors
true colors are beautiful
like a rainbow" diyor.

Don't be discouraged da diyor ne de guzel diyor, o kadar cok sey var ki discouraged olacak ama iste boyle deliler oldugu surece cekebiliyoruz hayati biraz, SIMDILIK! Al bu da benden sana olsun o zaman super delim bir o kadar da ilerim!

Thursday, July 9, 2009

Yaza dair, yazdan ote bayginliklar

Istanbul'a dondum Sureyya'yi mayokinisyle goremeden, degisen birsey yok bende hala icim yorgun. Agzimdan kelimeler cimbizla cikmaya basladi ki bu da pek hos bir durum degil tabii beni taniyanlar icin, Istanbul sicagi bayiltmaktan ote beynimi eritti de diyebiliriz

Dun aksam Ferhat Abi'yi seyrettik, lakin yaz televizyonlarinda pek fazla birsey yok. Ferhat Gocer baya eglendiriyor MUS, herkes oyle diyor. Turkbuku Guverte'de haydi eller birlessin, cep telefonlari havaya formunda, on siralarda Bodrum gecesi sarisinlarinin inci edasiyla dizildigi carsamba yaz aksamlari pek bir eglenceli. Gecen hafta Sibel Can var idi. Annem pek bir seviyor kendisini cok guzel ve masum yuzluymus. Kocalara parayi yedirtmis, simdi esekler gibi calisiyormus. Reklam arasinda Mega Magazin'e baktim soyle bir. Cesme-Bodrum haberlerine agirlik verilmis haliyle. Bikini, tankini ve mayokinili kizlar sulari avuclayarak kiclarini salliyorlardi. Yukaridan bunlari seyreden boy boy erkekler zoomlanirken arka fondaki "Buralari yikiliyor, hergun pesime bir biyikli takiliyor" sarkisi ise beni benden aldi.

Sabahlari Aramizda Kalmasin diye bir program var gunluk magazin haberlerini inceliyor, hatta ince eleyip sik dokuyor. Maksim Gazinosu assolisti endamindaki sunucunun kiyafeti ise pek bir goz aliciydi bu sabah. 11 AM sularinda kan kirmizisi saten elbise ve ayni tonlarda ruju ile Berrak Tuzunatac -Nejat Isler evlilik dedikodusunu didikliyordu. Gumusluk Belediye Baskani agzindan kacirmis yaz sonu o kiyacakmis nikahlarini agresif, bohem ciftimizin.

Berrak'a pek bir uzuldum, cok severim kendisini ancak Nejat Isler'le evlenme haberi yikti beni. Her daim sarhos, gazeteci dusmani Nejat Isler bu kizcagizimin basini yakmaz umarim. Anneme gore Berrak'in da birgun uzerine yurur hatta O'nu dovermis ama Berrak da aptal kiz degil yani, o da kodu mu saglam oturtur yari baygin Nejat'i diye dusunmekte ve evlenmemelerini umit etmekteyim. Yap kizim Gumusluk'te tatilini, ic birani, sigarani, yuru paparazzilerin uzerine, giy bikini-pareo takimini at zarlari pullari oyna tavlani, don Istanbul'a yurutemedik de ayril. Sana kariyer lazim koca degil.

Bodrum artik dakika dakika verilen bir savas haberi halinde yazlari Turk medyasinin mihenk tasi. Her yazili ve gorsel basinda Bodrum var. Kim ne giymis, ne yemis, nasil yanmis, kim kimle alt alta ust uste basilmis 24/7 yazilma, cizilme, zoomlanma seklinde. Unluler ise bu durumdan cooook rahatsiz. Turkbuku'ne, Gumusluk'e sakin bir tatil icin mi gidiyorlardi cok merak ediyorum. Ben bile bu sade vatandas halimle kaynimlarla gezerken, star tutulmasi oldum. Mesela cok sevdigim Terzi Hasan'i gordum, mafya, moda, dayak uclemesinin sari civcivi Canan Yaka'nin, milli uydurmaci Divan Palmira gonullu ambassodoru Kenan Pek Cetingoz'un yanindan soyle bir siyrildim, Pek Cetingoz'un tokyolarina bile yan gozle bakiverdim. Cesit cesit Lu Vutton (Didem boyle telaffuz eder) modellerini analiz ettim ki dondugumde bilgim artsin dedim. Insan iste unlu gorunce merak ediyor, paparaziler de islerini yapiyor, cekiyor cekiyor, birileri de unlu oluyor. Gitme kardesim Bodrum'a eger sakin tatil yapmak istiyorsan, paparaziler her adim basi sote halinde, bikini, dovme, opusme ve tekne ustu guneslenme pozu cekme pesindeler. Eger sevgilinle sakin bir tatil yapmak istiyorsan Agva, Sile, Kumburgaz'i tercih edeceksin Turkbuku'ne, Gumusluk'e.

Yazlari burasi boyle televizyon, Bodrum ve dedikodu seklinde geciyor. Gunler, haftalar, aylar geciyor. Kizlar kicini sallayarak, dizi unluleri ask yasayip sonra da ayrilarak, hanzolar canta ve cipleriyle Nuri Bilge Ceylan'in yalniz ve guzel ulkesinin sokaklarinda futursuzca fink atarak geciyor, geciyor!