Bir sehri oldugu gibi sevebilir miyim diye dusunuyorum sabahtan beri, deli bir firtina ve ardindan sagnak bir yagisla birlikte Nisantasi yollarina dustugum sirada. sari dolmuslara binmeyi bile ozledim, ucuran soforleri de. Her ne kadar mutsuzlugu dolayisiyla da suratsizligi beni uzse hatta kalbimi kirsa da soforun, o dolmusta "karsi"ya gecmek ne kadar da buyuk bir keyifmis. Erenkoy - Taksim arasi yolculuk uc kaza sahitligi, sayisiz serit degistirme cambazligi, soforun uzun cep telefonu muhabbeti ile koprunun de acik olmasinin yardimiyla kisa surdu. Sagnak yagis esliginde Nisantasi dolmusundaki son koltuga binmek istemem ise onume zarrrt diye atlayan bir kadin sayesinde basarisizlikla sonuclandi. Kibarca da olsa birsey soyleyemedigim icin kisa bir afallama sonra da kendime kizma hissiyati ise kisa surdu. Salak salak kadina bakip, dolmusun hizla basip gitmesiyle arkadaki bos dolmusa atlayiveriyorum Uzun zamandir denial'da oldugum kendi ulkemde yabancilik durumu ise ortaya aniden cikiyor.
New York'ta olsa bir panter atikligi ile hakkimi cemkirebilecek olan ben, burada salak salak bakiyorum. Dun aksam da otoparktan cikarken 10 milyon ya da YTL, TL her neyse eksik aldigim paranin uzerini gayet salakca cantama tikistirip bir de gorevliye cok sagolun, iyi aksamlar yaglama ballamasindan sonra, eksikligi arkadasimin dikkati sayesinde farkina vardim. Her Kadikoy yolculugundaki farkli ucret uygulamasina suskunlugum ise cabasi. Artik buradaki tepkileri unutmusum. Ya sofor bana ters bir cevap verirse hatta bagirirsa ya da O'nu acaba utandirir miyim o kadar yolcunun icinde dusuncesi beni birsey soylemekten alikoyuyor. Dilimde bir tutukluk ki, o tutukluk, beni bilenlerin, duyanlarin bazen rica minnet bazen de ciddi uyarmalari ile siklikla arzu ettikleri birsey. Konusma acizi kesildim, yorum yapamama, elestirememe filan falan. Ulkeme mi bok atmak istemiyorum, yoksa ondan kotu ayrilmak mi onu ben de bilemedim. Fiziksel olarak cok degisen birsey yok biraktigimdan beri ve her yilki gelis gidislerimden cok fazla bir anormallik gozume carpmiyor. Sadece bir yil gordugum dukkan, ertesi yil baska birsey olmus. Bir restoran acilmis digeri kapanmis. Manyakca bir sirkulasyon. Ama bariz bir sekilde dikkatmi ceken sey insanlarin mutsuzlugu, suratsizligi ya da uzgunlugu. Soforler, yolda yuruyen gencler, evdeki insanlar, benim gordugum herkes neredeyse. Birsey soylemeye cekiniyorum, espri filan yapmak cidden urkutucu benim icin. Kendimi tutuyorum sakin sakin durmak icin, yanlis anlasilmak en buyuk korkum cunku.
Nisantasi'nda Bahar Pastanesi hala yerinde, ohhhh ne kadar da guzel. Karisik pizza ve aycoregi aliyorum, tikiyorum agzima Tesvikiye Caddesi'ni boylu boyunca yururuken. Sonra bos bir magazanin caminda Fuaye Cafe yazisini goruyorum. Aklima tabii Orhan Pamuk ve Masumiyet Muzesi geliyor, roman boyunca bitmek tukenmek bilmeyen Fuaye'deki yemekler. Assk Cafe'de cook eski arkadaslarimla, 11 yasindan beri tanidigim artik bebeleri olan arkadaslarimla bulusuyorum. Kahve ve sigara esligindeki eski gunleri konusmak bu sehre olan aidiyetimi hatirlatiyor bana, cunku unutmusum. Unutmak hayattaki en buyuk korkum. Sevdigimi, severek gordugumu ya da gorup kizdigimi, kizip affettigimi unutmak, ilk gencligimi, simdi salakca gelen ama o zaman ne kadar da onemli olan sacmaliklari, konustuklarimizi, yasadigimi unutmak. Iste bu sehir bana butun bunlari yeniden hatirlatiyor bugun itibariyle.
Unutmusum iki yildir ya da son sekiz yildir yavas yavas aslinda unutmadim sandiklarimi. Hatirlamak ise cok guzel, manyak bir duygusal tatmin sonrasinda gelen duygusal bosalma. Ama tabii kafanin icine de saglam tarafindan etme durumu. Burayi birakip geri dondugunde yine bir ait olamama, isteyip de basaramama haletiruhiyesi. Yillarca bu duygu yedi bitirdi beni. Bir sehir bu kadar mi agzina edebilir insanin yoksa aslinda sucladigim sehir degil de buyumek, yaslanmak mi gizliden.
Yillar once bir arkadasim icin bir sarki yazilmisti ya da siir yanlis hatirlamiyorsam "Istanbul Senin Sehrin" diye, iste simdi aklima o geldi, Istanbul her zaman benim sehrim bana kimse oyle birsey yazmamis olsa da. Suratsiz, lanet, zor ama sevilesi ve cok cok sevdiklerimin, vazgecilmezlerin, ilklerimin sehri. Vallahi seviyorum seni.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment