Friday, October 23, 2009

Thank God for small favors

"SIKILDIM SIKILDIM ucmak istiyorum, yalin ayak yere basmak istiyorum" diye bir sarkisi var Sezen Aksu'nun SEN (SHEN) SARKISINDA tam da kitabin ortasindan koyaraktan benden bahsediyor sankim. Arada hatirliyorum yillar sonra bazi sarkilari. Birkac bardak brandy yuvarladiktan sonra yalniz bir New Jersey gecesinde. "Bitmez dünyanin derdi ertele, Kurulmanin hiç bir faydasi yok, relax" diyor, ah ulan bir relax olabilsek zaten olay cozulecek bir de ben backspace'in yerini bulabilsem klaveyede bir shot'ta ne hos olur ama brandy pek hos etti beni ondan herhal zorlaniyorum bulmakta. Offf offf. "Askim herseyi yokusa sürme, Olursa olur olmazsa olmaz bu sans herkesin durdugu yer dünyanin merkezi, empati sempati yani tolerans" diyor buyuk insan Sezen.

Kendini tanimiyorsun bazen zaman gectikce, gecmisi hatirladikca, mesela ben Basak'la sarhos oldugumuz gunleri hatirladim. Basak'in Ziverbey agaclarini kusmak suretiyle gelistirdigi ve benim babam ve annemin durumu ogrenmek suretiyle kizma durumunu. "O'nu bosver bu bizim hayatimiz biraz merak etsinler" dedigi gunler ne kadar da cabuk gecti.Basak'in simdi bebegi var ve emziriyor ama icmek istedigini biliyorum hatta bir sigara tutturmek istedigini de. "Senin sigaraya meyilin var" dedigi gunler ne kadar da cabuk gecti 15 ve 45 vapurlarina yetismeye calistigimiz, benim Leman'li, Pazartesi dergili gunlerim. Kimbilirdi bugunlere gelecegimizi ve bu kadar ayri kalacagimizi. Basak'in Halkali coplugu diye adlandirdigi yesil asker cantasi gunleri ne kadar da yakin. Ya da Gitar, Kemanci gunleri. Kemanci hala var mi?

Simdi herkes Cihangir'de ve Asmali Mescit'te, babam goturmustu beni bir sefer Refik'in Yer'ine yillar once bir ogle tatilinde bilmem niye. Guzel gunlerdi ama cabuk gecti. Kaybolan Yillar'i oysa ki ben daha dun yatagin altinda ariyordum. Simdi benim kuzenim bebek olan, nerdeyse universitede, benim Mimar Sinan'da oldugum yillarda dogan, Duman seviyor, Mor Cati'ya odev yapmaya gidiyor. Akil alasi degil yani. Nasil gecti habersiz o guzelim yillar hesabiii. Gecti iste, geciyor deli gibi.

Midem kalkiyor 30lu yaslar bana yaramadi geriye sarabilir miyiz?

Tuesday, October 20, 2009

Bir garip yolcu hayat yolunda

Gunler gunleri kovalarken erken gelen sonbahar kis karisimi bir mevsimde, hayatta olanlar da birbiri ardina geliyor. Garip bir mevsim oldu sonbahar bu yil. Sicakken birden donmaya basladik ve gunluk haberler beynimde surekli dans ediyor, birini tam algilayip toparlayip, oturtmadan. Guzel seyler oluyor ama kanimca. Ulkemde bazi insanlar artik baris istiyor mesela, iliklerimize kadar islemis zemheri sogu misali, teror sorunu sonlanacak gibi gozukuyor. Dagdaki Kurt vatandaslar sinirdan girip, vatana ayak basiyor. Bugun bir annenin resmi icimi burktu 19 yil sonra kizina kavusmanin mutlulugunu yasiyormus. 19 yil ayri kalmak cocugundan, cocugu da anasindan dile kolay ama kalbe zor. Neydi bu ayriligin sebebi diye sordum kendime. Anlamsiz bir savas, savasi birbirini anlamayi, anlamaya calismayi tercih eden zihniyetler ordusudur, yuzlerce binlerce ayriligin sebebi. Tipki 80 sonrasinda vatandasliktan cikarilan dusunur, yazar, sanatcinin vatan hasretiyle yandiklari yillarda oldugu gibi. Sonra o zihniyetler mesela birden cark edip nasil oluyor o da tam anlamiyorum saltere mi basiliyor vicdanlarinda mesela zartt diye, mezar denilen bir kucak kemigi vatana getirme vaadiyle iadei itibar yapiyor, yillarca sevdiklerine hasret kalmis insanlara.

Ayriliklar cok zor, her ne sartta olursa olsun. Gonullu ayriligin zorlugunu, kalbimde biraktigi siziyi ben biliyorum ama gonulsuzunu ben bilmiyorum. O cok daha zordur etahmin ederim. Vatanindan, yerinden, yurdundan zorla koparilan insanlar, sevdiklerine, komsusuna hasret olmek cok zor olsa gerek. Kapanan sinir kapisi, orulen duvar bir sehrin ortasina, ya da kendi vataninda multeci kamplarinda yasamaya zorlanmak ne kadar zalimce. Anneannem diye bir kitap okudum gecen yil Fethiye Cetin yazmis, anneannesi 1915 tehciri sirasinda kurtulmus ve bir asker tarafindan evlat edinilip Turk cocugu olarak buyutulmus, evlendirilmis. Onlarca yil sonra, anneanne torunun torununu gordugu yasta gecmisini, gercegini torunu Fethiye Cetin'e anlatiyor. Fethiye Cetin sok yasiyor ve anneannesinin akrabalarini Amerika'da buluyor ve kavusuyorlar. Anneanne Ermeni geleneklerine gore dogdugu adiyla gomuluyor. Beni cok etkilemisti bu kitap. Annemin yolladigi kitapta icinde annemin, "Ipek ben okudum, ne hayatlar varmis." dedigi kitabi 1 gunde bitirip uzerine cok dusundum. Insanlarin ne kadar zalim oldugunu, her cocugun bir anadan masum dogdugu ama sonra canavarlasip, manyakca seyler yapabilecegine her gun defalarca sahit oluyoruz. Canli canli bir baskasini yakabiliyor mesela insanlar sirf kendi gibi dusunmedigi, onun dilinde konusmadigi, konusamadigi ya da onun Allah'ina inanmadigi icin.

Hayatta guzel seyler de olabiliyor, kucuk ama guzel seyler. Gecen gun HBO'da bir belgeselde hayatin butun boktanligina ragmen, umudun aradan, kiyidin her seferinde yeserebildigine tanik olmak guzeldi. Locks of Love diye bir kurulus var. Cocugu kanser olmus bir annenin kurdugu bu kurulus, cogu kanser hastasi olan 18 yas alti, saci tedaviden dokulen cocuklara gercek sactan peruk yapmak amacli, cocuklarin ve buyuklerin birbirine posta yolu ile yolladigi saclari topluyor. Posta idaresi ulkenin her bir yanindan posta ile yollanan tonlarca saci tasimakta gucluk cekiyor. Yillarca sacini kesmemis cocuklar, hapisanedeki kadinlar, erkekler, kizlar, Harley'ciler bu amac ugruna zevkle uzun saclarini kestirip Locks of Love'a yolluyor, oradaki gonulluler de bunlari, tariyor, ayiriyor, cocuklarin posta yollu ile alcidan yolladigi kafa olcumlerine ve sac rengi secimlerine gore, peruklar hazirlanip sacsiz cocuklar mutlu ediliyor.

Ermenistan sinirimiz acildi,insanlar en azindan konusabilmeye basladi, Demokratik Acilim sureci basladi dagdakiler ulkeye geri donuyor, savasin rap rap sesleri susacak yavas yavas. Altin Portakal'i Kurtce bilmeyen Turk ogretmenin Kurt cocuklarina ders anlattigi bir film kazandi ve yonetmen Kurtce tesekkur etti, ulke bolunmedi kimse catal bicak firlatmadi. Sessiz sakin devam etti cok acayip odul toreni, buyuk demokrat Baykal amcama ragmen. Demek birseyler degisebiliyor, degisim kacinilmaz, insanlar dusununce bulabiliyorlar galiba bazi seyleri.

"Senin dogruya olan tutkunda cilginliktan baska birsey gormeyebilirler" demis yonetmen Robert Besson, Mehmet Gureli'nin Taraf'in Pazar dergisindeki yazisinda okudum. "Duzenlenirken olaylar, duvarlarin arkasindan ulasan sesler dengeyi bozar ama obur yana gecmek icin yikmaya gerek yoktur hicbir yeri" diyor yazida. "Birer nota gibidir tuglalar, birseyler ogrenmeye baslamissinizdir artik. Simdi bir enstrumana ihtiyaciniz vardir o da o odadadir."

Yikmadan dinlemeyi, dinlemek icin aramayi bilenlerin ulkesinde, cilginliktan baska gorunmeyen dusuncelerin aslinda en guzel dusunceler olma olasiligina inanilabilecek bir dunyada yasamak en buyuk dilegim, gelecege dair.