Ah ulan Ege,
Sana 2 aylik omruhayatinda bu sekilde ilk hitap eden benim herhalde ve de son olmak istiyorum bu boyle biline haaaa.
Az once annengilin yazdiklarini okudum da, ben kendisinin bir paket sigarayi bir gunde yumulup icitigini hic bilmiyordum. Iste bu bloglar, bloggerlar da hepimizin kirli camasirini ortaya cikarip, ipligini pazarda lime lime edip tepene firlativeriyor.
Ben de basladim anasini satayim sigara icmeye. Annene gore hep meyilim vardi da yaklasik 15 yildir bir turlu soyleyemiyordum, cekiniyordum, cok utangac bir insan oldugum icin pek acilamamistim. Issiz gucsuz takildigim, hayatimin West New York'un nezih marketi Bazaar ve evim arasindan ibaret oldugunu kendime inandirdigim, Turk dizisi askimin top yaptigi donemlerimde yak bir sigara kul olsun dertler ucunda (Sezen Aksu) olayina girip, bir Turk kahvesi ile gunun orta yerinde soyle bir keyif yapiyordum cok stresli ev hayatim suresince. Yaz Youtube'a Elveda Rumeli bilmemkacinci bolum bilmemkacinci kisim, Fatma anam, Ramiz babamla kopuklu Turk kahvelerini karsilikli hopurdeterek iciyorduk ki keyfime diyecek yoktu vallaha.
Simdilerde ise sigara, aksamlari bizim Muhtar, kendisi bu sanal sularda ifsa edilmek istemediginden ismini degistirerek kullanmak zorundayim, ve sevgili esi ile uzun ve cook keyifli, vatanin ve hatta dunyanin bir batirilip bir cikarildigi gece sohbetlerimizin vazgecilmez bir parcasi olarak dudaklarima yapismakta. Umarim annem bir gun Facebook'a oradan da bloguma girerek bu satirlari okumaz yoksa hayatim bir daha aydinlanmamacasina kararacaktir bak bunu da soylliiiim.
Neyse konumuza geri donecek olursak Ege'cim, sigara pek guzel birsey degil. Icki de oyle ama ben pek icki konusunda cok ahkam kesemem cunku kendileriyle gorusmeyeli bir 15 yil olmustur herhal.
Ickiyle ilk tanismam ise pek sevgili ananizin (burada bir kinaye kesinlikle soz konusu degildir) Kadikoy- Besiktas sehir hatlarinin ceyrek gece ya da ceyrek kala (aramizda onemli sifre) sabah seferleri vapurlarinin kic kisminda bana gore ne idigu belirsiz bir alkol ile ne idigu belirsiz bir tavsanin neresinin kani oldugu anlasilmayan zikkim tadindaki caylarini karistirarak oldu.
Daha sonralari genc, guzel, aykiri, guclu bedenlerimiz vodka ve visne istedi sabah seferlerinde. Midemiz cok gucluydu hep icsindi, kafamiz cok hostu hep ucsundu. Ilk derslerimiz hic anlamadan, uyuyarak gecsindi. Yillar yillari kovaladi, Ziverbey civarindaki agaclar, dibine kusulmak suretiyle semirtildi, gerekli yer ve kimselerden uyarilar alindi, hayatin ceremesi cekildi ki benim icin bu hepinizden daha cok, cunku bu New York hayati beni cok yordu, sergiye git, Lincoln Center'da bu konser, bu opera (en cok bunu sevip vakit harciyorum harbiden), su acilis, bu Turk Haftasi, ee oradan tabii arkadaslar cagiriyor Soho'da su barda Happy Hour felan, neyse migren hastasi oluverdim. Artci depremler misaaaili bu icki denen lanet sey migreni oyle bir tetikliyor ki felegin cemberinden saglam geciyorsun artik oyle diyeyim sen anla beni.
Artik ben kendimi dusunce gucuyle sarhos ve hatta highh etmeye calisiyorum ne yapayim sevgili kucuk kardesim Ege. Sen yine icmek istersen bol tarafindan ic zamani geldiginde, bilirim guzeldir, sayesinde caresi bulunur bilirim her sorunun (eh bu da Sezen Aksu).
Haydi iyi geceler sana Ege, her nerede uyuyor ve uyutuluyorsan.
Saturday, May 30, 2009
Thursday, May 28, 2009
Yemeginizi korurum sapina kadar
Sonunda ben de sertifikali oldum!!! Food Handler's Protection Certificate from the City of New York. Pek bir ciddi, afilli bir adi olsa da, aslinda sertifikanin bizim anlayacagimiz dilde anlami, New York restoranlarinda farelerle nasil mucadele edersin anam babam!
Son is yerimde pek sevdigim tonton Italyan patronum benim bu sertifikayi almam gerektigine kani oldu. Zira New York restoranlarinda mutfak calisanlarinin okuma yazma orani bir hayli dusuk oldugundan, benim mutfakla, servisle bir alakam olmamasina ragmen bu sertifikayi alip kalabalik Upper East Side restoranini farelerden, boceklerden benim kurtaracagimi umit etmekte.
Uc gun suren ve benim de uc gun isten kaytarmama yarayan bu sertifika icin 15 saat egitim aldim bilumum New York'lu restoran sahibi, bartender (burada bizim barmen dedigimize bari tend eden deniyor), mudur ve muhtelif servis elemanalariyla.
Hocamiz Chris abim, habire Italyan oldugunu vurgulayan, sapina kadar Brooklyn aksanli, degis tonton misali hop masa arkasinda hop sinifin sonunda, sabahin sekizinde hepimiz yari uykuda sari kursun kalemlerle not alirken ikiser ucer enerji barlari mideye indiren bir chef idi. Kendisine profesor ya da chef olarak hitap etmemizi ozellikle istedi ki New York'ta chef olmak pek bir ayricalik imis onu da ogrendik 8 yillik elit New York yasamimizda.
New York'un on binin uzerinde restoraninda yemek karistiran herkes chef! ve kendilerinin boyle cagirilmasindan pek bir hoslanmaktalar.
Bronx'tan sertifika kursumuza katilan vejeteryan restorani sahibi rastali tombul kardesim, kirmizi kafa guzel gozlu, guzel yuzlu soguk bartender Caroline (bir tek onun adi aklimda kaldi), yan komsum, sira arkadasim Yunanli abim, onde durmadan boguk sesiyle konusan, espri yapmaya cabalarken iyice batiran, benden onay almak icin 5 dakikada bir arkasina donup bana kas goz suzen deep down New Jersey'li Latino iritasyon ablam ve kipkirmizi suratlari ve super aksanlariyla maaile kursumuza katilan Irish'lerimizle 3 gun gecirdik. Sinavimiza girdik, resmimizi cektirdik sertifikamizi aldik.
Artik farelerle nasil mucalede edecegimizin ordinaryusu oldum. Salmonella, e-coli, trichnosis, buzdolabi, buzluk, isitma, sogutma ne kadar bullshit var ise restoranda yiyecek icecek koruma, fare kacirma, restorana kara fatma sokmamaya dair ogrendik. 4 soruyu yanlis yapmisim 100 alamadim, oysa ki Carolyn benim ne kadar parlak bir ogrenci oldugumu kestirip benden 100 bekliyordu olamadi, sorry Carolyn next time artik o da reklamcilik, fotografcilik ya da ne bileyim pastacilik kursuna kismetse diyerekten, kuyrugu sikistirip dondum ise geri. Hafta cok cabuk gecti bari.
New York restoraninda yiyecegi korumak artik benden sorulur, ama ben yine de derim ki en iyi restoran evinizdir sevgili kardeslerim, yok Al Pacino geliyormus, Derin Mermerci takiliyormus, John Cusack mudavimiymis carpaccio'nun filan diye(soylemesi ayip hepsiyle muteessir ya da her neyse ondan olduk Upper East side New York hayatimizda) yuksek sosyete mekanlarini pek de menem birsey sanmayin, Arka Sokaklarda Neler Oluyor (Sezen Aksu) bir dusunun. Basak sen anladin zati, yoksa bilahare anlatirim ben gelince.
Son is yerimde pek sevdigim tonton Italyan patronum benim bu sertifikayi almam gerektigine kani oldu. Zira New York restoranlarinda mutfak calisanlarinin okuma yazma orani bir hayli dusuk oldugundan, benim mutfakla, servisle bir alakam olmamasina ragmen bu sertifikayi alip kalabalik Upper East Side restoranini farelerden, boceklerden benim kurtaracagimi umit etmekte.
Uc gun suren ve benim de uc gun isten kaytarmama yarayan bu sertifika icin 15 saat egitim aldim bilumum New York'lu restoran sahibi, bartender (burada bizim barmen dedigimize bari tend eden deniyor), mudur ve muhtelif servis elemanalariyla.
Hocamiz Chris abim, habire Italyan oldugunu vurgulayan, sapina kadar Brooklyn aksanli, degis tonton misali hop masa arkasinda hop sinifin sonunda, sabahin sekizinde hepimiz yari uykuda sari kursun kalemlerle not alirken ikiser ucer enerji barlari mideye indiren bir chef idi. Kendisine profesor ya da chef olarak hitap etmemizi ozellikle istedi ki New York'ta chef olmak pek bir ayricalik imis onu da ogrendik 8 yillik elit New York yasamimizda.
New York'un on binin uzerinde restoraninda yemek karistiran herkes chef! ve kendilerinin boyle cagirilmasindan pek bir hoslanmaktalar.
Bronx'tan sertifika kursumuza katilan vejeteryan restorani sahibi rastali tombul kardesim, kirmizi kafa guzel gozlu, guzel yuzlu soguk bartender Caroline (bir tek onun adi aklimda kaldi), yan komsum, sira arkadasim Yunanli abim, onde durmadan boguk sesiyle konusan, espri yapmaya cabalarken iyice batiran, benden onay almak icin 5 dakikada bir arkasina donup bana kas goz suzen deep down New Jersey'li Latino iritasyon ablam ve kipkirmizi suratlari ve super aksanlariyla maaile kursumuza katilan Irish'lerimizle 3 gun gecirdik. Sinavimiza girdik, resmimizi cektirdik sertifikamizi aldik.
Artik farelerle nasil mucalede edecegimizin ordinaryusu oldum. Salmonella, e-coli, trichnosis, buzdolabi, buzluk, isitma, sogutma ne kadar bullshit var ise restoranda yiyecek icecek koruma, fare kacirma, restorana kara fatma sokmamaya dair ogrendik. 4 soruyu yanlis yapmisim 100 alamadim, oysa ki Carolyn benim ne kadar parlak bir ogrenci oldugumu kestirip benden 100 bekliyordu olamadi, sorry Carolyn next time artik o da reklamcilik, fotografcilik ya da ne bileyim pastacilik kursuna kismetse diyerekten, kuyrugu sikistirip dondum ise geri. Hafta cok cabuk gecti bari.
New York restoraninda yiyecegi korumak artik benden sorulur, ama ben yine de derim ki en iyi restoran evinizdir sevgili kardeslerim, yok Al Pacino geliyormus, Derin Mermerci takiliyormus, John Cusack mudavimiymis carpaccio'nun filan diye(soylemesi ayip hepsiyle muteessir ya da her neyse ondan olduk Upper East side New York hayatimizda) yuksek sosyete mekanlarini pek de menem birsey sanmayin, Arka Sokaklarda Neler Oluyor (Sezen Aksu) bir dusunun. Basak sen anladin zati, yoksa bilahare anlatirim ben gelince.
Thursday, May 21, 2009
Vahide'nin ardindan
Sevgili Ege,
4 gun sonra 2 aylik olacaksin, eh bu hayatta az da olsa yol katettin sayilir, 2 aya neler sigdiriyoruz biz bir bilsen. Biz buyukler 2 ay degil 2 saatte sevgililerini degistirebiliyor, 1 paket sigarayi bitirip 1 sise sarabi, 6lik Corona'yi rahatlikla devirip baska alemlere akiveriyorlar ki ben migren hastasi oldugum icin o alemlere 20 yasimdan beri akamayip, hayal alemleriyle kendimi sarhos etmeye calsiyorum!
Sana bugun biraz benim cok sevdigim ama su anda biraz kizgin oldugum Elveda Rumeli'den, evde oturup, bol yan gelip yatip, Amerika'daki en yakin arkadasim Dell'e yapistigim donemlerde cok sevgili annen yuzunden tutkunu oldugum diziden.
Bu Elveda Rumeli sevgili Ege'cigim 1890'larin sonunda Makedonya'nin -o zaman Osmanli topraklari-kucuk bir koyunde Sutcu Ramiz, 5 kizi, komsulari etrafinda Osman'linin cokus donemiyle birlikte anlatilan guzel bir hikaye. Annen bana aylarca baski yaptiktan sonra ilk bolumu seyrettim ve cok sikildim ama sonra ne yapayim ki sevgili Dell'im bana artik baska alternatif sunamadigi icin basladim seyretmeye ve tutkunu oldum ki tam o sirada sen yoldaydin ve annen uyku komalari yuzunden diziyi seyretmeyi birakti, de ben yorumlarimi Facebook'taki forum arkadaslarimla paylasmaya basladim. Neyse ben eski bolumleri ikiser ucer gece 4'lere kadar seyrededurayim iyice tutkusu oldum bu dizinin.
Osmanli'nin azinliklariyla olan sorunlari cok guzel islenirken tarihimizi de bir guzel ogreniyorduk ama asil guzel olan dizideki imkansiz asklardi ama ben her kitap, film ve dizideki gibi, yeni bolumlere ozetlere bakip yeni bolumlerde neler olacagini gorup imkansiz asklarin imkanlandigini gorup derinden bir oh cekiyordum.
Asklar evlilige donustu, damatlar geldi, bebeler oldu, eskiya pesinde kosuldu 70 kusur bolumdur yakalanamadi o ayri bir baslik konusu gelgelelim, dizimizin cok sevgili erkek kizi guzel Vahide gecen bolum eskiya kursunu ile oldu. Cok sevgili kocasi Ittihatci, ki bunu da birgun anlatirim sana ya da 10 kusur yil sonra tarih kitaplarimiz degismezse sen kendin ogrenirsin, Tibbiyeli, Karakalpakli Mustafa onu kurataramadi. Kollarinda oldu Vahide, Mustafa'nin. Mezarlar kazindi, oluler yikandi, aman doktor canim doktor gozyaslari icinde topraga verdi Vahide'sini. O aksam gozyaslari bizim evde sel oldu, Dell'imle ben daha bir yakinlastik, iyice isindi kucagima hatta bacagimi yakti, Bregovic'in Ederlezzi'si esliginde. Orkan deli misin der gibi bakti, kirmizi gozlerle o aksam birsey yemek istedigimi soyledigimde. Ben Babam ve Oglum'u seyrettiginde bogazinin dugumlenmesini hic garip karsilamamistim ama birsey diyemedim hickirmaya devam ettim.
Sadece bir dizi diyeceksin sen de, neler oluyor. Ama Ege'cim biz bu dizileri neden seyrediyoruz, biraz eglenelim, gulelim, en imkansiz askin nasil imkanli oldugunu gorelim, haftaici Dell'imizle sevdigimiz sahneleri tekrar tekrar seyredelim. Eh simdi ne oldu, ben bir daha nasil seyredeyim eski bolumleri, Vahide'nin Mustafa'yi azarladigi, dovdugu, terk ettigi, anasinin onlari aralarinda birhangi sey oluyor mu diye perde arkadasindan seyrettigi sahneleri ve guleyim. Imkansiz, imkansiz.
Hafta boyunca Vahide karakterinin oyuncusunun aski icin diziyi terk ettigi haberleri cikti, ben de yazdim saga sola, dedim nedir bu, ayiptir diziden ayrilsa da bu haberler cok cirkin. Gerekli yerlerden emailler geldi olay aydinlaltildi ama ben ve forum arkadaslarim daha bir baglandik birbirimize ve Vahide'yi oldurmemeye karar verdik ama basaramadik. Dizi de hayat gibi devam ediyor dediler bize, olumler, savaslar gibi gercek, yalan olsa da!
Gozyaslari sel oldu bizim evde, bu bize reva miydi? Kendime yasakladim Elveda Rumeli'nin son bolumunu seyretmeyi, guzeller guzeli Vahide kara topraga girmisken bir daha nasil avunuruz ben de bilemiyorum Ege'cim.
Sen sen ol, eger birgun hikaye yazarsan sakin mutsuz sonla bitirme, hep mutlu olsun sonu, akillarimizda mutluluk ve gulumseme kalsin, cunku oyle gunler oluyor ki bazen sadece hikayelerin sonu bizi mutlu ediyor ve gulumsetiyor.
Ve son olarak cakir gozlu Ege'm magazin haberlerine inanma, hepsi yalan dolan!
4 gun sonra 2 aylik olacaksin, eh bu hayatta az da olsa yol katettin sayilir, 2 aya neler sigdiriyoruz biz bir bilsen. Biz buyukler 2 ay degil 2 saatte sevgililerini degistirebiliyor, 1 paket sigarayi bitirip 1 sise sarabi, 6lik Corona'yi rahatlikla devirip baska alemlere akiveriyorlar ki ben migren hastasi oldugum icin o alemlere 20 yasimdan beri akamayip, hayal alemleriyle kendimi sarhos etmeye calsiyorum!
Sana bugun biraz benim cok sevdigim ama su anda biraz kizgin oldugum Elveda Rumeli'den, evde oturup, bol yan gelip yatip, Amerika'daki en yakin arkadasim Dell'e yapistigim donemlerde cok sevgili annen yuzunden tutkunu oldugum diziden.
Bu Elveda Rumeli sevgili Ege'cigim 1890'larin sonunda Makedonya'nin -o zaman Osmanli topraklari-kucuk bir koyunde Sutcu Ramiz, 5 kizi, komsulari etrafinda Osman'linin cokus donemiyle birlikte anlatilan guzel bir hikaye. Annen bana aylarca baski yaptiktan sonra ilk bolumu seyrettim ve cok sikildim ama sonra ne yapayim ki sevgili Dell'im bana artik baska alternatif sunamadigi icin basladim seyretmeye ve tutkunu oldum ki tam o sirada sen yoldaydin ve annen uyku komalari yuzunden diziyi seyretmeyi birakti, de ben yorumlarimi Facebook'taki forum arkadaslarimla paylasmaya basladim. Neyse ben eski bolumleri ikiser ucer gece 4'lere kadar seyrededurayim iyice tutkusu oldum bu dizinin.
Osmanli'nin azinliklariyla olan sorunlari cok guzel islenirken tarihimizi de bir guzel ogreniyorduk ama asil guzel olan dizideki imkansiz asklardi ama ben her kitap, film ve dizideki gibi, yeni bolumlere ozetlere bakip yeni bolumlerde neler olacagini gorup imkansiz asklarin imkanlandigini gorup derinden bir oh cekiyordum.
Asklar evlilige donustu, damatlar geldi, bebeler oldu, eskiya pesinde kosuldu 70 kusur bolumdur yakalanamadi o ayri bir baslik konusu gelgelelim, dizimizin cok sevgili erkek kizi guzel Vahide gecen bolum eskiya kursunu ile oldu. Cok sevgili kocasi Ittihatci, ki bunu da birgun anlatirim sana ya da 10 kusur yil sonra tarih kitaplarimiz degismezse sen kendin ogrenirsin, Tibbiyeli, Karakalpakli Mustafa onu kurataramadi. Kollarinda oldu Vahide, Mustafa'nin. Mezarlar kazindi, oluler yikandi, aman doktor canim doktor gozyaslari icinde topraga verdi Vahide'sini. O aksam gozyaslari bizim evde sel oldu, Dell'imle ben daha bir yakinlastik, iyice isindi kucagima hatta bacagimi yakti, Bregovic'in Ederlezzi'si esliginde. Orkan deli misin der gibi bakti, kirmizi gozlerle o aksam birsey yemek istedigimi soyledigimde. Ben Babam ve Oglum'u seyrettiginde bogazinin dugumlenmesini hic garip karsilamamistim ama birsey diyemedim hickirmaya devam ettim.
Sadece bir dizi diyeceksin sen de, neler oluyor. Ama Ege'cim biz bu dizileri neden seyrediyoruz, biraz eglenelim, gulelim, en imkansiz askin nasil imkanli oldugunu gorelim, haftaici Dell'imizle sevdigimiz sahneleri tekrar tekrar seyredelim. Eh simdi ne oldu, ben bir daha nasil seyredeyim eski bolumleri, Vahide'nin Mustafa'yi azarladigi, dovdugu, terk ettigi, anasinin onlari aralarinda birhangi sey oluyor mu diye perde arkadasindan seyrettigi sahneleri ve guleyim. Imkansiz, imkansiz.
Hafta boyunca Vahide karakterinin oyuncusunun aski icin diziyi terk ettigi haberleri cikti, ben de yazdim saga sola, dedim nedir bu, ayiptir diziden ayrilsa da bu haberler cok cirkin. Gerekli yerlerden emailler geldi olay aydinlaltildi ama ben ve forum arkadaslarim daha bir baglandik birbirimize ve Vahide'yi oldurmemeye karar verdik ama basaramadik. Dizi de hayat gibi devam ediyor dediler bize, olumler, savaslar gibi gercek, yalan olsa da!
Gozyaslari sel oldu bizim evde, bu bize reva miydi? Kendime yasakladim Elveda Rumeli'nin son bolumunu seyretmeyi, guzeller guzeli Vahide kara topraga girmisken bir daha nasil avunuruz ben de bilemiyorum Ege'cim.
Sen sen ol, eger birgun hikaye yazarsan sakin mutsuz sonla bitirme, hep mutlu olsun sonu, akillarimizda mutluluk ve gulumseme kalsin, cunku oyle gunler oluyor ki bazen sadece hikayelerin sonu bizi mutlu ediyor ve gulumsetiyor.
Ve son olarak cakir gozlu Ege'm magazin haberlerine inanma, hepsi yalan dolan!
Subscribe to:
Posts (Atom)